Bu akşam egoları evde bıraktık
Aykut Oğut, ilk kitabı ‘Evrenden Torpilim Var’ ve Aynalı Kitap olarak tanınan isimsiz kitabından sonra şimdi de ‘Bu Egoları Şişirsek de mi Saklasak?’ diyor. Kitapta eşi Esra Banguoğlu Oğut ile pek çok egosal soruya cevap arıyorlar.
“Olumlu düşün olumlu olsun.” şeklinde ilerlemek mümkün mü her zaman hayatta? Endişelerle, korkularla nasıl baş edeceğiz? Var mı onları bertaraf etmenin bir yolu?
Aykut Oğut: Öncelikle burada çok büyük bir yanlış anlama var, onu düzeltelim. Pozitif düşünce tek başına yeterli değil, işin sadece yüzde 50’lik kısmı. Yeni bir alana doğru ilerliyorsak, ego üzerinde bilinmeyenin yarattığı bir ürkme oluyor. Negatif düşünmemek, endişelenmemek mümkün değil. Kaldı ki zaman zaman negatif düşünce de bize yardım ediyor. Bu ses bizi herhangi bir şeye karşı uyaran iç sesimiz bile olabilir.
Esra Banguoğlu Oğut: A kutusu olduğumuz hal. B kutusu olmak istediğimiz hal. Egonun görevi her zaman bir önceki kararı ve gerçekliği korumak. Bunun için de B kutusuyla ilgili korku, şüphe hissediyor. Bu, kurtulmamız gereken bir durum olmadığı gibi kutlanacak bir durum ve kişinin ciddi bir varoluş seçimi içinde olduğunu gösteriyor. Varoluş seçimi söz konusu olmadığında ego da yan gelip yatıyor; çünkü ego için bir tehdit ya da korunacak bir şey yok. B kutusu hedefinin bizde yarattığı heyecan ile egonun korkusu, şüphesi ve dürtüsü paralel bir şekilde varsa bu hedef bizim için son derece doğru bir hedef demek ve yaratım ancak o zaman mümkün oluyor.
AO: Amerika’da garsonluk yaptığım dönemde “İste olsun.” öğretilerini duyduğumda hemen kendime ayda bir milyon dolar kazanma hedefi koydum. Vizyon panolarımı yaptım. İçimde en ufak bir olumsuzluk, acaba olacak mı endişesi, korku, şüphe yoktu ve ben bunu güzel bir şey zannettim. Bu arada garsonluktan ayda 2000 dolar kazanıyordum. Koyduğum hedef benim radarımın o kadar dışındaydı ki hiçbir reaksiyon oluşmadı. Hiçbir hücrem benim ayda 2000 dolardan bir milyon dolara atlayabileceğime inanmadı. Ego da inanmadı, o yüzden rahattım. Ne zamanki ben hedefimi ayda 4000 dolara indirdim, o zaman korku başladı. Gelişmemiz, büyümemiz, siparişlerimiz böyle olmak zorunda.
İçimizden gelen sesin ego mu iç ses mi olduğunu nasıl anlıyoruz?
AO: Ego, negatif anlamdaki, her zaman daha tepkisel olandır. Duygusal olarak seni çalkalar. İç ses daha gözlemcidir. Daha sakin bir şekilde olayı değerlendirir. Sana rehberlik eder, yol gösterir.
EBO: Ego daha çok kafa sesi; zihinsel bir şey. Bir çalışma ve çaba var. Hesaplamaya, anlamaya çalışıyor. İç ses daha net. Kafamız karıştığında uygulayabileceğimiz çok güzel bir teknik de var; yazı tura atmak.
Tabii ki hayatının kararını böyle vermeyeceksin. Yazı ya da tura, ne çıkarsa çıksın, çıkan sonuca üzülüyor musun yoksa seviniyor musun? Zihin devreye girmeden önce hissini hemen orada ölçebilirsin. Hem de dokuz saniyeden kısa sürede…
Negatif düşünmenin ne gibi bir faydası var?
EBO: Negatif düşünme alanını zıtlıklar alanı gibi düşünelim. Söz konusu olan şeyin de yüzde 60’ı hoşuna gidiyor, yüzde 40’ı hoşuna gitmiyor diyelim. Yüzde 40’lık tarafı, seni yeni arzularına ulaştıracak atlama tahtası olarak değerlendirebilirsin.
Yeni kitabınıza Bu Egoları Şişirsek de mi Saklasak?’ ismini koymak nereden aklınıza geldi?
AO: iki kitabımın ardından, pek çok sevgili okurumuzdan; “Senin kitaplarını yaladım yuttum, ezberledim, harika gidiyor. Ancak egomdan kurtulamıyorum.” cümlesin duymak benim için büyük üzüntü oldu. Egodan kurtulmamak gerektiğini bir kere daha anlatmayı denemek istedim. Bugüne kadar egonun hep negatif tarafını kullandık. Artık bu inancı değiştirme vakti. Ego negatif ya da pozitif, kararların alındığı bir mekanizma ve dünyanın en tatlı şeyi. Mesela “Ben güzelim.” de bir ego kodu. Beğenmek genel olarak güzel bir duygu da kendini beğenmek neden kötü? İşte bu sebeple ‘Bu Egoları Şişirsek de mi Saklasak?’ dedim.
Egoyu saklamak lazım hem de şişkin saklamak lazım.
EBO: Kendini beğenmek ve sevmek şart Aksi takdirde sana verilmiş pek çok hediyeyi ortaya çıkaramıyorsun.
Biraz da kitabın yazılma sürecinden bahsedelim mi? Birlikte yazmak nasıldı?
AO: Esra’yla workshoplarımızda çok güzel bir dinamiğimizin olduğunu fark ettik. Esra feminen enerjiyi temsil ediyor, ben maskülen enerjiyi… Öyle olunca birbirimize eklediğimiz çok şey oluyor. Geçtik kameranın karşısına saatlerce konuştuk, deşifre edildi ve kitap diline çevrildi.
Kişisel gelişim denince nedense sorunsuz insanlar geliyor akla. Hiç derdiniz tasanız yok mu?
EBO: Bu tip bilgileri aktaran biri olunca insanlar “Hiçbir problem yaşamıyorsun. Bir mutluluk alanı var ve sen oradan hiç çıkmıyorsun.” diye düşünüyorlar. Bu çok büyük bir yanılgı. Yok öyle bir şey.
AO: Öyle bir insan olamaz zaten. İlk kitabım ‘Evrenden Torpilim Var’ çıktıktan sonra hayatımda her şeyin çok iyi gidiyor olmasından dolayı ben yaklaşık bir sene sürekli gülümseyen bir ifadeyle dolaştım. Ne oldu bir gün biliyor musun? Hocam Darel’ı aradım ve “Darel. ben mutsuz olmaya başladım.” dedim. İçinde bulunduğum durum alışkanlığım haline gelmişti. İlk etkiyi yaratmıyordu artık.
EBO: Bu da demektir ki yeni genişleme zamanı geldi. Tekrar o heyecanı yaşayabilmek için…
Bu kitabın okur için vaatleri neler?
AO: Aslında hiçbir kitap hiçbir adama hiçbir şey yapamaz. Bir şeyler yapan her zaman bireyin kendisi.
EBO: Ben bir kitap okuyarak hayatını değiştirebilenlerden değilim. Ancak kişi algılama, farkındalık, bilinç, seçimler açısından belirli bir noktaya gelmişse ve değişime hazırsa kitapta yazan bir şey tetikleyici unsur olup, o güne kadar yapmış olduğu çalışmayı bir anda akışa geçirebiliyor.
Esra’nın katılımıyla bu kitabı diğer iki kitaptan farklı kılan ne olacak?
AO: Bazı soruların cevaplarında göreceksiniz, Esra ile hemfikir bile değiliz. Birincisi eşlerin aynı fikirleri paylaşmaları gerektiği konusundaki illüzyon kırılmış olacak. İkincisi insanlar bir sorunun iki ayrı cevabı olduğunu, doğru ve yanlış diye bir şey olmadığını görecekler.
EBO: Farklı bakış açılan bizi her zaman için zenginleştiren bir şey. Bu doğrudur, şu yanlıştır diye yaklaşmak yerine toplumca sentezden yola çıkarak daha büyük zenginlikler yaratma peşinde olmalıyız. Bu, okurlarımıza geçerse çok mutlu olurum.
Bu kitapla bize ne demek istiyorsunuz?
AO: Birincisi “Ne olur egoyu sevin! Kendinizinkini ona, başkalarınınkini sonra…” diyoruz. İkincisi “Bir tane doğru yok. Doğru-yanlış diye bir şey de yok.” diyoruz. Umanm okuyucularımız kitabı okurken bu iki noktayı düşünerek okurlar. Bir de okuyucularımızdan, kendilerini ilgilendirip ilgilendirmediğine bakmadan her soruyu ve avabı okumalarını istiyoruz. Her soruyu, o sorunun spesifik ihtiyacından alıp genele doğru çektik. Atlarlarsa çok şey kaçırırlar.
EBO: Latince’de ego ‘ben’ demek. Egomuzu sevmemek sürekli kendimizle kavga etmemize, kendimizi beğenmememize yol açıyor. Bu kitapla bunu bir kişide bile değiştirebilirsek çok mutlu olurum. Ayrıca eklemek istediğim bir şey var. Web sitemizde (www.ayratown.com) çok güzel bir ortam var. Bizimle birebir seans yapamayacak olanlar sitemizden faydalanabilir.